Cumartesi, Nisan 28, 2007

Sıfır mı, ikinci el mi?


Son 4 yılın ortalamalarına göre Türkiye'de yılda 370 bin yeni otomobil satılıyor. İkinci eldeki otomobil değişiminin ise bunun iki katı olduğu kabul ediliyor. Yeni otomobil alanların önemli bir kısmının elindeki otomobili yenilediği dikkate alındığında 70 milyonluk bir ülkede yılda 1 milyondan daha az insanın 'otomobillendiği' ortaya çıkıyor.

Pek çok pazar analistine göre 2007'de yine bu civarda bir pazar oluşumu bekleniyor. Ocak ayından bugüne ortaya çıkan satışlar (3 ayda 54 bin yeni otomobil satılmış) bu ortalamalara ulaşmayı zor gösteriyor. Ancak, mayıstan sonra yani cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından ekonomide bir canlılık beklentisi var. İnsanların pek çok ihtiyacı gibi otomobili de seçim sonrasına ertelediği biliniyor. Bu yüzden mayıs sonrasında otomobil rekabeti daha da büyüyecek gibi görünüyor. Ama ortada bu durumu etkileyecek bir başka değişken daha var. İkinci el otomobiller.

Türk tüketicisinin büyük bir kısmı ilk kez otomobile sahip olurken genellikle ikinci el yani kullanılmış bir model tercih eder. İster acemiliğini atmak için isterse parası bu kadarına yettiği için olsun ikinci el otomobil 'başlangıç' için iyi bir tercihtir. Ne var ki son birkaç yıl içinde bu durum biraz değişti. Pazara giren yeni modellerin cazibesi, kullanılmış otomobile güvensizlik, tüketicilerin uzun yıllar Renault 12, Şahin, Broadway, Doğan'dan oluşan 6-7 model arasında sıkışıp kalmışlığı gibi nedenler ilk kez otomobil alanları bile 'sıfır' modellere yöneltiyor.

'Ne güzel' diyebilirsiniz; ama iyi hesabı yapılmamış bir alışveriş uzun vadede tüketicinin otomobilden tamamen soğumasını ya da olması gerekenden çok paralar ödemesine neden oluyor. Ne olursa olsun (spor, lüks modeller hariç) otomobil bir ihtiyaç ürünüdür. Tüm diğer ihtiyaçlarınızda olduğu gibi bu noktada da 'ayağınızı yorganınıza göre uzatmak' uzun vadede daha iyidir. Çünkü otomobil algısı da yıllar içerisinde değişiyor ve uğruna yıllarca ödeme yapılacak bir ürün olmaktan çıkıyor!

Çok az peşinatı olan ve aylık geliri yüksek olmayan bir tüketicinin büyük miktarda kredi kullanarak otomobil alması isterse finans ister otomotiv uzmanı olsun kimsenin tavsiye edeceği bir durum değil. Otomobil sadece alımı itibariyle maliyet getiren değil, kullanımının da 'bedeli' olan bir ürün; yani kredi taksitleri ödenirken aynı zamanda kullanımdan doğan masraflar da ödeme listesine eklenmeli. Otomobillerin aylık akaryakıt gideri, yıllık vergi ve sigortalar, kasko sigortası (kredili otomobilde şart), otopark gibi birçok gideri var.

Bu tabloyla herkesi ikinci el otomobillere yönlendirmeyi değil, otomobilin sadece 'yeni'lerden oluşmadığını göstermeyi deniyorum. Tabii ki direksiyonuna ilk kez sizin geçtiğiniz bir otomobille, bir ya da daha fazla el değiştirmiş otomobil aynı şey değil. Ama bir sonraki tercihte daha iyi otomobile sahip olmak için 'doğru' adımdan başlamak önemli. Bir otomobil için kullanacağınız kredi ya da borçlanacağınız miktar araç fiyatının yüzde 30-40'ını geçmemeli...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder