Çarşamba, Şubat 01, 2006

Ne olcak bu müzelerin hali

Müze fiyatlarındaki ücret artışı, Türk edebiyatının usta yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir yazısını aklıma getirdi.
‘Yaşadığım Gibi’ adlı eserinde Tanpınar, müzelerin pahalı olmasına neredeyse isyan ediyor: “Bir taraftan hakikaten memlekette büyük sanatkarlar yetişmesini, bunların eserlerini anlayacak, beğenecek, münakaşa edecek bir zevkin inkişaf etmesini isteriz, diğer taraftan da bütün bunların hakikat olabilmesi için lazım gelen ilk ve basit tedbirlerden daima uzakta kalırız. Mesela hepimiz biliriz ki, san’at zevkinin kurulması, genişlemesi için gözün terbiyesi en mühim şarttır, müzelerin bu hususta büyük rolü vardır. San’at eserleriyle sık sık temas etmek, hele bizim gibi memleketlerde, ancak onlarla mümkündür. Bilhassa yeni yetişenler için bu çok mühimdir. Bizde epeyce müze mevcuttur. Fakat vatandaşın onları sık sık ve kolayca gezebilmesi mümkün değildir, çünkü pahalıdır. Topkapı Sarayı’nın her iki kısmını gezmek ancak bir lira ile mümkündür. Eski Eserler Müzesi için verilecek para buna ilave edilirse 1,5 liraya yaklaşır veya geçer. Bu, bilhassa orta sınıf halkın kolay kolay verebileceği bir para değildir. Dört kişilik bir aile bir pazar günü müzeleri gezmek istese altı lira verecekler demektir. Tramvay masrafı, filanla yedi-sekiz liralık bir masraf, yani adeta bir nevi muazzam sefahat... Zannetmem ki bu şerait içinde değme aile babası çoluk çocuğuna bu zevki teklif etmek cesaretini kendinde bulsun...” (Tanpınar bu yazıyı 1936’da Açıksöz dergisinde kaleme almış. O zamanlar 1 lira, bir dolara tekabül ediyordu.) Bakanlığın AB’nin dayatmasına fırsat vermeden müzelerin giriş ücretlerinde yerli-yabancı ayrımını kaldırması, yerli ziyaretçilerin aleyhine bir durum. Gerçekçi bir karar olsa da bu zamlar, müze gezmeyi sevmeyenlerin arayıp da bulamadıkları bir bahane. Ya müze gezmeyi sevenlerin durumu? Yerli ziyaretçiyi Avrupa, Amerika ya da Japonya’dan gelen turistlerle karşılaştırmak ve müze ücretlerini eşitlemek ne kadar mantıklı bir karar? Bir İngiliz, bir Amerikalı ya da bir Japon turistin yıllık kazancıyla yarısından fazlası ‘orta direği’ temsil eden Türk halkının geliri arasında büyük bir uçurum varken bakanlığın yeni uygulaması ne kadar yerinde? Yabancı turiste pahalı, yerli turiste ucuz bilet satmak da bir anlamda ‘işportacı’ mantığı... Bu bir anlamda ülkemizi gezmeye gelen turistleri kazıklamak demek değil mi? Evet öyle. Peki bunun bir orta yolu yok mu? Aslında var. Avrupa’da da müzeler, orada yaşayan insanlar için de pahalı; ama onlar bunun bir yolunu bulmuş. Mesela Louvre Müzesi, her ayın ilk pazarı ücretsiz olarak gezilebiliyor. Londra, Berlin ve Roma’daki müzeler, yılda en az 10 gün bedava hizmet veriyor. Gündüz ve akşam tarifesi uygulayan müzeler de var. Buralar, gündüzleri tam bilet ile görülebiliyor, saat 17’den sonra indirimli bilet uygulamasına geçiliyor. Türkiye’de de en çok ziyaret edilen müzeler, saat 17.00’den sonra ucuzlatılabilir; ayda bir ücretsiz hale getirilebilir. Ayrıca müzelerden ücretsiz yararlanan Türk vatandaşlarının kapsamı genişletilebilir. Sanırım bu konuda Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, önümüzdeki günlerde müjdeli haberler verecek.

ABDULLAH KILIÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder