Salı, Mayıs 23, 2006

Son pul tüccarları

Her pul, üstünde taşıdığı çizgilerle farklı anlamlar taşır. Kimi Malazgirt’i hatırlatır kimi Peyami Safa’yı… Kimi de yıldönümlerini anımsatır meraklısına. Tarihe not düşen pulun dilinden anlamak bir maharet işidir elbet. Dantelâsından damgasına, parmak izinden nadir olmasına kadar her ayrıntısına vâkıf olacaksın. Bu gün tüm bu özelliklere sahip ‘pul tüccarları’nın sayısı neredeyse bir elin parmakları kadar. Zorlaşan ekonomik şartlara, değişen eğlence kültürüne direnmeye çalışıyorlar. “Bu işin akıbeti ne olacak?” sorusuna kesin bir cevap verilemiyor. Kimi “Bu iş asla ölmez. Dükkânlar kapansa da internetten satışlar devam eder.” derken, kimi de “Sanal pul tüccarlığı olmaz. Dükkânlardaki gibi kılı kırk yararcasına yapılmayan işin adı olsa olsa, pul satışı olur, tüccarlığı değil.” görüşünde.Erol Akkaya, 1946’da babasının yanında başlar, pul tüccarlığına. Radyonun her evde olmadığı, televizyon ve bilgisayarın ise adının bilinmediği o yıllarda, binlerce kişinin yegâne eğlencesidir pul toplamak. Futbola benzetilen, seyretmesi güzel tamamlaması zor olan koleksiyonculuk, o devrin kültür aktivitesidir aynı zamanda. Rengârenk, desenleri farklı milyonlarca işlemeli kâğıt, meraklılarının gözü önüne kâh tarihî bir olayı kâh kişileri serer.1957-61 yılları arası pul tüccarları için altın çağ gibidir. Kullanım süresi en fazla 6 ay olan, söz konusu süreden sonra antika değeri kazanan pullar yatırım aracı olmuştur çünkü. Parasının değerini düşürmek istemeyenler yüzlerce seri pul satın alır. İş öyle bir noktaya gelir ki, yeni pullar basılmadan aylar önce satışları tamamlanır. Peki, pul nasıl bu kadar para kazandırır? Bu soruya kendi hayatından bir misalle cevap veriyor Erol Akkaya; “İlk satın aldığım pul Missouri Zırhlısı’nın Türkiye’yi ziyareti anısına basılmış, 5 Nisan 1946 tarihli 78 kuruşluk bir puldu. Şimdi bunun değeri 650 YTL.” Pulun değerini, az bulunması ve yıpranma oranı belirliyor. Para kazandırması için parmak izi bulunmaması, damgasız ve dantelâsının (kenarındaki işlemeler) düzgün kesilmiş olması da şart. 60 yıldır bu işle uğraşan Akkaya, kurallara uyulduğu müddetçe mesleğin para kazandıracağını söylüyor. Aksi takdirde ne pulculuk temiz yapılır ne de para kazandırır.İstanbul’daki son 7 pul tüccarından biri olan Erol Akkaya, mesleğin geleceğine ilişkin kaygılar taşımıyor. Ona göre bir dükkân dahi kalsa bu iş devam eder. Gerekçesini şöyle sıralıyor: internet üzerinden gerçekleştirilen satışlar ve yurtdışından Türk pullarına olan rağbet. İnternetin kendilerine ihtiyacı ortadan kaldırdığına inanan Akkaya, “Kaliteli mal satılıyor mu sanal ortamda?” sorusuna hemen ‘evet’ cevabını veremiyor.Bir dükkân da kalsa bu iş devam ederMesleğin kaybolmayacağını düşünen bir diğer kişi Yaşar Temiz. 1980’den bu yana pul tüccarlığı yapan Temiz’in merakı üniversite yıllarında başlar. İlgisi o kadar yoğundur ki 2 yıl içinde bir dükkân açar. Son 26 yıldır geçimini pul satışlarından kazanıyor. Genel olarak müzayede usulü çalışıyor. İzmir’den Denizli’ye, Antalya’dan Bursa’ya geniş bir müşteri portföyü var. Her ne kadar pulculuğun geleceğini kötü diye yorumlamasa da yeni nesillerin yetişmesini zaruret olarak görüyor. Bir de satışların internetten ziyade dükkânlar üzerinden yapılmasını tavsiye ediyor.Pul tüccarlığından para kazanılabileceğini ısrarla dile getiren Temiz, “Dünyada yaygın bir meslek. Ama bizde ticarî yönü pek bilinmediği için yapan pek olmuyor. Başlangıç için de büyük rakamlara gerek yok.” diyor. İzmir’de ise iki pul tüccarı var: Şükret Sirkecioğlu ve Bozarslan Yılmaz. Bu işi 50 yıldır yaptığını ancak 3 yıl önce dükkân açabildiğini söylüyor Sirkecioğlu; “Ben hâlâ amatör bir ruhla bu işi yapıyorum. Ama geleceği göremiyorum. Teknoloji geliştikçe hobiler de değişti. Artık gençler pul koleksiyonculuğuna ilgi göstermiyor. İzmir’de 40-50 tane koleksiyoncu var; ama bunlar da orta yaşın üzerinde.”Türk pulları dünyanın en değerlileri arasındaHer ne kadar son yıllarda pul koleksiyonu ile uğraşanların sayısı azalsa da dünyada Türkiye kökenli ürünlere rağbet büyük. 53 yıldır pul ile hemhal Mahmut Emirmahmutoğlu da bu görüşte. Filateli (pulculuk) ile uğraşanların az olması, Avrupa ülkelerinde Osmanlı Devleti’ne duyulan hayranlık bunun ana sebepleri. “Bizim 1938’den önceki tüm pullarımız antika değerindedir. Büyük para eder. Özellikle de Osmanlı pulları.” diyor.Hâlihazırda Kadıköy Filatelistler Derneği Başkanlığı görevini yürüten Emirmahmutoğlu, çoğunlukla yurtdışı pazarda alım-satım yapıyor. Bu sayede kendine geniş bir çevre edinmiş. İsim vermeyi uygun görmüyor ama ünlü simalardan çok müşterisi olduğunu iddia ediyor. Ona göre pul piyasası eskiye nazaran zayıfladı. İlgilenenler çoğunlukla 50’li- 60’lı yıllarda yetişenler. İlgisizliğin nedeni de, teknoloji sayesinde farklı hobilerin ortaya çıkması.Kendinden sonrası için oğlunu yetiştirdiğini dile getiren Emirmahmutoğlu, mesleğin geleceği adına kaygı taşıyor. Sanal ortamda en az 500 satıcının varlığından bahsediyor: “Ama bunlara pul tüccarı demek doğru değil. Çünkü çoğu puldan anlamıyor. Sattıkları malın kalitesi de tartışılır, bu yüzden onlardan pul satın alanların büyük kısmı zarar ediyor.” Mesleğin yok olması önündeki tek engeli eğitim diye tanımlıyor. Ona göre, işten anlayanlar yetiştikçe, dükkânlar da devam edecek.İstanbul Filateli Kültür ve Araştırma Merkezi (İSFİLA) Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Ağaoğulları, 50 senedir pul topluyor. 1988’den beri geçimini pul alım-satımından sağlıyor. Yaptıkları işin geçmiş yıllarda daha fazla rağbet gördüğünü belirterek, “Bir ara Kadıköy’de 11 dükkân vardı. Hepsi iflas etti. Şimdiki 6 dükkân sahibi de kendi mülkünde oturuyor. Yoksa onlar da bir şey yapamaz.” diyor.Ağaoğulları, pulculuğun yavaş yavaş bittiği görüşünde. Oysa Avrupa’da pulculuk ile alakalı büyük bir kitle var. Almanya’nın 8 milyon koleksiyonerle bu konuda geniş bir sektöre sahip olduğu biliniyor. Meslekte “erbap” olunabilmesi için en az 30 sene pul ile uğraşılması gerektiğini vurguluyor. Bu noktada ekalliyetin merak ve ilgisine dikkat çekiyor: “Bir zamanlar bu iş ile en çok Yahudiler, Ermeniler, Rumlar uğraşmış. Hem de uzun yıllar. Onların çoğunluğu gidince iş bize kalmış. Şimdi Yunanistan’ın filatelisi bizden iyidir. Tabii bunda Türkiye’den göçen Rumların büyük payı var.”Ankara’da son 5 pul tüccarı39 yıllık filateli tüccarı Tahir Uluer, başkentteki son 5 dükkân sahibinden biri. 17 yaşındayken askerî okuldan ayrılınca babası ona kendisi için bir pul dükkânı açar. Subay baba, oğlunun da kendisi gibi pul ile iç içe olmasını arzular. O dönem Konya’dan Mersin’e, Yalova’dan Elazığ’a birçok ilde bu işi yapanlar vardır. Zamanla hepsi kapatır. Şimdilerde Ankara’daki pul tüccarlarının durumu pek de iyi değil. Beşi de geçim derdinde. Bunlardan biri de Tahir Uluer’in 85 yaşındaki babası. O dükkânını oğlundan sonra 1972’de açmış.Uluer, kendisi de dâhil bazı arkadaşlarının dükkânı kapatmayı düşündüğünü dillendiriyor. Son yıllardaki durgunluğa dikkat çekerek, “Gidişat, bu işin öleceğini gösteriyor.” diyor. “Peki, sizler de kapatırsanız, ne olacak bu işin sonu?” diyenlere onun cevabı hazır: “Dükkâncı kapayınca herkes ferdî bir şey yapmaya çalışacak. O zaman pulu nereden bulacak, kime satacak?”İstanbul Pul Tüccarları Derneği Başkanı Arman Arıkan 51 yıllık koleksiyoncu. Babasının 1942’de İstiklâl Caddesi’nde açtığı ‘Kamer Pul Evi’ onun işlemeli kâğıtlar ile muhabbete başladığı ilk mekân. 11 yaşından sonra dükkânın tüm sorumluluğunu alır. 1961’e kadar her şey güzel gider, hem pulları hem de müşterileri ile farklı bir ilişki yumağı kurar. Söz konusu yıl, dükkânda çıkan yangın, Arıkan için büyük bir darbedir. 10 yıllık emeğin ürünü binlerce pul birkaç saat içinde duman olur. O günleri düşündükçe hâlâ içinin sızladığını, dükkâna her girdiğinde is kokusunu hissettiğini söylüyor. Bir pul 12 milyon Amerikan DolarıYangından sonra her şeye yeniden başlar. Pul merakı kaybettiklerini kısa sürede yeniden toplamasını sağlar. Öyle ki 1963’te Türkiye’de ilk kez düzenlenen Dünya Pul Sergisi’nin gençlik dalında gümüş madalya kazanır. Arman Arıkan o günleri anlatırken heyecanını gizlemiyor. Gel gelelim günümüz pul tüccarlığından bahsederken karamsar cümleler kuruyor: “Bu iş 50 yıl öncesine göre çok değişti. Ben işi babamdan devraldım. İsterdim ki çocuklarıma aktarayım. Ama iki kızım hiç de bu işi yapacak gibi değil.” Ona göre bir koleksiyoner yaşarken pulunu değerli kılmasını bilmeli. Ünlü filatelist Ali Nusret Pulhan’a ait yüzbinlerce pulun, o öldükten sonra haraç mezat satıldığını hatırlatarak, kendisinin böyle bir duruma düşmek istemediğini ifade ediyor. Türkiye ve dünya çapında düzenlenen pul sergilerinde jüri üyeliği yapan Arıkan, filateli (pulculuk) konusunda en başarılı ülkeleri Almanya, Fransa ve İngiltere olarak sıralıyor. Filateli yurtdışında tam anlamıyla bir sektör. 151 yıl önce hatalı renkle basılan bir İsveç pulunun 12 milyon Amerikan Doları değerinde olduğu düşünüldüğünde, pulculuğun dünya ölçeğindeki yeri daha iyi anlaşılıyor. Bir de işin mezat boyutu var. Sadece Almanya’da pul alım-satımı yapan 50 mezat şirketine karşılık Türkiye’de sadece İSFİLA’nın 1,5 ayda bir benzer organizasyonlar hazırladığı göz önüne alındığında katedilecek mesafe ortaya çıkıyor.Türkiye’de pul merakının eğitim yoluyla geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Arıkan, yeni koleksiyonerlere de nasihatte bulunuyor: “Toz, nem, aşırı sıcaklık, parmak izi bir de defterin uzun süre havalandırılmaması pula zarar verir. Bu işe merak salanların bunlara dikkat etmesi lazım.”İZZET GÜNAY: BENİ HAYATA BAĞLAYAN BİR HOBİPul biriktirmeye 10 yaşında başladım. 65 sene olmuş demek ki. Beni zinde tutan, hayata bağlayan, sıkıntılı günlerimi paylaştığım bir hobi. Ama sadece pul ile sınırlı kalmadım. Paradan madalyona, potin bağından bağ çekeceğine onlarca materyali topladım. Mesela bu bağ çekeceği, Avrupa’da aristokratlar için 1890’lı yıllardan üretilmiş bir şey. Türkiye’de birkaç yerde bulabildim. Şimdilerde rozet ve jokerleri biriktiriyorum. Yani ilgimi ne çekerse, neden keyif alırsam onun koleksiyonunu yapmaya çalıştım. Ancak pulun yeri ayrı, çünkü koleksiyonculuğa onunla adım attım. Ama pul bizim kuşağın merakı olarak kaldı, yeni neslin ilgisi makinelere. Okuma ve araştırmaya yönelen, ‘neden, niçin’ sorularını dillendiren hiç yok. Pulun bir kültürü diğer kuşağa taşıma özelliği unutuluyor. İlkokulda iken birçok arkadaşımın bilmediği ülke isimlerini, ünlü kişileri pul sayesinde öğrendim. Eskiden sadece dükkânlarda satılırdı, pul. Şimdi internette de satılıyor. Pul konusunda mal birikimi ve bilgisi olan internet satıcılarına tüccar demek lazım. Meraklılara tavsiyem şu, her ‘toplama’ koleksiyon olmaz. Derlemesi ve tasnifi yapılmayan biriktirmeleri koleksiyon kapsamına alamazsınız. Her şeyi de toplayacağım diye uğraşıp dağılmamak gerek. Belirli bir konuda çalışılmalı.TÜRKİYE’DE PULUN SERENCAMIAralarında işadamları Bülent Eczacıbaşı ve Hasan Güleşçi, sanatçı İzzet Günay, eski Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu gibi ünlülerin de olduğu pul koleksiyonculuğunun tarihi 1840’lara uzanıyor. Söz konusu yıl İngiltere’de ilk pul basılır. 23 yıl sonra, Osmanlı Devleti bu yeniliği tebaasının hizmetine sunar. 1920’ye kadar süren bu zaman diliminin ardından iki yıllık ‘Ankara Hükümeti Pulları’ dönemi başlar. 1923’ten sonra ise ‘Cumhuriyet Pulları’ tarihteki yerini alır.Her dönemin kendine has bir pulu var ve bunların günümüzdeki fiyatları binlerce YTL tutarında. İşte misaller: Osmanlı dönemi, 1867 tarihli 25 kuruşluk takse (gönderenin eksik ödemesinin alıcıdan tahsil edildiğini belirten onay pulu) 42,5 bin YTL değerinde. Hâlihazırda 9 pul mevcut.Ankara Hükümeti, 1920 basımı pasaport pulu, 40 bin YTL. Kalan son 10 pul.1923-2005 arası satılan en pahalı pul, birinci Adana serisi ile birinci Ayyıldız serisi şarniyersiz (defter kullanılmayan yıllarda pulun arkasına yapıştırılan koruma kâğıdı) 8 bin YTL. 4’lük blok olarak 5 pulun olduğu biliniyor.Türkiye’nin dünya filatelisine kazandırdığı bazı yenilikler de var. 1898 basımı Teselya serisi hâlâ dünyanın ilk ve tek sekizgen pulu olma özelliğini sürdürüyor. 143 yıllık pul tarihinde Sultan 5. Mehmed Reşad’ın yeri ayrı. Çünkü fotoğrafı bir pulun üstüne basılan tek Osmanlı hükümdarı. 17 puldan oluşan ve 2 altın satış fiyatıyla piyasaya çıkan Birinci Londra serisi üzerindeki 5. Reşad fotoğrafı, hem sultana hem de işlemeli kâğıda önem atfedilmesine sebep oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder