Çarşamba, Mart 29, 2006

Zekât Market

Devlet Planlama Teşkilatı Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele Komisyonu’nda, yoksulluğun bitirilmesi için 'zekât marketler zinciri' kurulması önerildi.
Komisyonun hazırladığı taslakta yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizliğe çare için en çarpıcı öneri Cumhuriyet Üniversitesi'nin ilahiyatçı öğretim üyesi Prof. Celal Yeniçeri'den geldi. Dinî vecibe olan zekâtın kendi kurumuna kavuşması gerektiğini savunan Yeniçeri, yoksullara dağıtım yapan zekât marketler zinciri kurulmasını önerdi. Öneriye, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de olduğu bazı komisyon üyeleri “Yoksullukla mücadele konusu daha bilimsel ele alınmalı” diyerek karşı çıktı. Taslakta, her yurttaş için “insanca yaşam güvencesi’nin önemine vurgu yapıldı.(Aksiyon)

Salı, Mart 14, 2006

Müzeler ayda bir gün ücretsiz gezilebilecek

Kültür ve Turizm Bakanlığı, vatandaşların müze ve ören yerlerinden daha fazla yararlanmalarını sağlamak amacıyla ‘halk günü’ uygulaması başlattı.
Bakanlığın açıklamasına göre, ‘halk günü’ uygulamasıyla yerli ziyaretçiler ayda bir, bakanlığa bağlı müze ve ören yerlerini kimlik kartlarını göstermek koşuluyla ücretsiz ziyaret edebilecek.

Ziyaretler, bakanlık tarafından belirlenen tarihlerde yapılacak. Bütün müze ve ören yerlerinde 3 Nisan, 8 Mayıs, 5 Haziran, 3 Temmuz, 7 Ağustos, 4 Eylül, 2 Ekim, 6 Kasım ve 4 Aralık günleri, ‘halk günü’ olarak belirlendi. Topkapı Sarayı Müzesi için de 14 Mart, 4 Nisan, 9 Mayıs, 6 Haziran, 4 Temmuz, 8 Ağustos, 5 Eylül, 3 Ekim, 7 Kasım ve 5 Aralık tarihleri halk günü olarak belirlendi.

Pazar, Mart 12, 2006

Beyaz perdenin teknolojik tarihi

SİNEMANIN ORTAYA ÇIKIŞI
Sinemanın arkasında yatan temel prensibin ortaya çıkışı, İngiliz John Ayrton’un yaptığı Thaumatrope adlı oyuncağa dayanır. Thaumatrope’da bir tarafına kuş, diğer tarafına kafes resmi çizilen iki ucundan iple tutturulmuş kağıt hızla çevrildiğinde kuş kafesin içindeymiş gibi görünüyordu. Thomas Alva Edison’un 1892 yılında icat ettiği Kinetoskop’tan yola çıkan Lumiere Kardeşler, resimleri perdeye yansıtabilen Sinematograf’ı geliştirdiler.
SESSİZ SİNEMA DÖNEMİ
Lumiere Kardeşlerin Sinematograf ile çektikleri 10’ar dakikalık kısa ve sessiz filmler, sinema sektöründe rekabetin artmasını sağladı. Bu dönemde komedi, polisiye ve korku filmleri seri halinde üretilmeye başlandı. Sinemayı bir eğlence aracı olmaktan çıkarıp bir anlatım aracı haline getiren Griffith, film yapımında yönetmenin önemini ortaya koydu. Hollywood sinemasının temelleri de yine bu dönemde atıldı.
RENKLİ VESESLİ SİNEMA
1906 yılında George Albert Smith tarafından ilk renkli film sistemi olan Kinemacolor geliştirildi. 1910’da Leon Gaumont, birbirine tutturulmuş disklerden oluşan ve motor düzeneğine sahip Chronophone’u üretti ve kısa bir sesli gösteri yaptı. 1913 yılında Emil Lauste, sesi ve görüntüyü aynı anda kaydedebilen sinema cihazını geliştirdi. İlk renkli film, 1933 yılında Walt Disney tarafından çevrilen "Üç Küçük Domuz" oldu.
GÜNÜMÜZDE SİNEMA
Özellikle ses ve görüntü teknolojilerinin hızlı gelişimi sayesinde, koltuğumuza rahatça uzanıp evimizin rahatlığında sinema keyfi yaşayabiliyoruz. Sinema salonları da dev perdeler, keyifli animasyonlar, üç boyutlu teknolojiler, titreşimli koltuklar, etkileyici ses sistemleri ve dijital görüntü teknolojileriyle ziyaretçilere filmleri yaşarcasına izleme olanağı sunuyor. Bu da sinema salonlarını en cazip eğlence merkezlerinden biri yapıyor.
YARININ SİNEMASI
Gelecekte ileri teknolojiyle üretilecek gözlükler sayesinde sinema perdesi siz nereye isterseniz oraya gelecek. Ayrıca bu gözlükler direk görüntüyü göz önünde oluşturduğu için dev ekranların havasını yakalayabileceksiniz. Gelecekte sinema, belki de beyninize doğrudan bilgi aktarabilen bir yongadan ibaret olacak. Hatta dijital teknolojiler sayesinde herkes, kendi film projelerini yaratabilecek.

Cumartesi, Mart 11, 2006

Dünyanın en pahalı otomobilleri

Dünyanın en pahalı arabası, 1 milyon 192 bin 57 dolar fiyatla Volkswagen’in üretittiği Bugatti Veyron olurken, ikinci en pahalı araba, Bugatti Veyron’un neredeyse yarı fiyatına denk gelen, 667 bin 321 dolarlık Pegani Zona Roadster oldu. Forbes’in dünyanın en pahalı otomobilleri listesi şöyle:
Bugatti Veyron - 1 milyon 192 bin 57 dolar.

Pegani Zona Roadster - 667 bin dolar.
SSC Ultimate Aero - 654 bin dolar.
Leblanc Mirabeau - 645 bin dolar.
Saleen S7 Twin-Turbo - 555 bin dolar.
Koenigsegg CCR - 545 bin dolar.
McMerc - 452 bin dolar.
Maybach 62 - 385 bin dolar.
Porsche Carerra GT - 440 bin dolar.
Maybach 57 S - 367 bin dolar.

Çarşamba, Mart 01, 2006

AYNA

Adamın biri, ilk defa gittiği şehrin tarihi çarşısına uğradığında, bir dükkana girerek;
- Hatıra eşya almak istiyorum, demiş.Ne tavsiye edersiniz?
Dükkan sahibi yaşlı zat, adamı tepeden tırnağa süzüp:
- Buranın en meşhur malı, aynalardır evladım, demiş. Ama onları almaya güç ister.
Adam, hiç düşünmeden:
- Ben, yaşadığım şehrin en zengin insanıyım, diye atılmış. Benim için para önemli değil.
İhtiyar, dudak büküp:
- İnşaallah gücün yeter, demiş. Çünkü padişahlar bile alamadı onları.
Adam, ses tonunu iyice yükselterek:
- Benim elde edemeyeceğim şey yoktur!.. diye direnmiş. Fiyatları ne kadar?
İhtiyar adam:
- Seçeceğin aynaya bağlı, diye gülümsemiş. Günümüze ait aynaları normal fiyata alabilirsin. Fakat eski aynalar pahalıdır. Hele hele antikalara gücün yetmez. Ama geleceğin aynası bedavadır, fakat onu görsen pek beğenmezsin.
Adam, bu sözleri pek anlamamış. Ama merakından çatlayacak gibiymiş. Aynaları bir an önce görmek istediğinden, yaşlı adamın koluna girip, dükkanın arka bölümüne geçmiş.
Yaşlı adam, elindeki baston ile işaret ederek:
- Sana ilk önce günümüze ait aynayı göstereyim, demiş.Çerçevesi gümüştendir. Fiyatıysa sadece üç altındır.
Adam, duvarda asılı duran kristal aynayı kısa bir süre incelemiş. Ve ona bakarak saçlarını düzelttikten sonra:
- Bunun bir özelliğini görmedim, demiş. Evimde de bundan üç dört tane var.
Yaşlı adam, seke seke ilerleyerek:
- O halde bu aynaya bak!.. demiş. Çeyrek asır öncesine aittir. Çerçevesi bakırdandır. Fiyatı ise yüz kese altındır.
Adam:
- Herhalde şaka yapıyorsunuz, diye gülümsemiş.Böyle basit bir ayna, on altın bile etmez.
İhtiyar adam:
- Ben sana söylemiştim!.. diye kızmış. İsterseniz vazgeçin.
Adam, iş olsun diye aynaya baktığında, bağırmamakiçin kendini zor zaptetmiş. Gözlerini ovuşturarak baktığı aynadaki görüntü, onun yirmibeş yıl önceki haline aitmiş. Ne başının büyük bölümünü saran beyaz saçlar varmış bu görüntüde, ne de yüzünü kırış kırış eden derin çizgiler.
Adamın aynaya takılan gözleri, biraz sonra fal tşı gibi açılmış. Çünkü aynadaki gençlik görüntüsünün hemen arkasından, sevdikleri geçiyormuş birer birer.
Büyük bir dehşet içinde:
- Aman Allah'ım!.. diye bağırmış.Bu geçen, kız kardeşim değil miydi? Hem de henüz kanser olmadan önce.
Daha sonra, en sevdiği teyzesi ve dayısı da geçmişler, adamın görüntüsü ardından. Her ikisi de, çeyrekasır önceki halleriyle.
Adam, dayanamayıp başını çevirmiş aynadan. İhtiyar, ona sokulup:
- Bu işten vazgeç!. demiş.Zaten bir çok insan da öyle yaptı.
- Hayır!. diye itiraz etmiş adam. Kardeşimi özlemiştim, dayımla teyzemi de.
- Peki!. demiş ihtiyar. Şu gördüğün bir antika aynadır. Çerçevesi ahşaptır. Değeriyse bin kese altın eder.
Adam, oraya doğru ilerlerken, korkusundan vazgeçmiş. Ama merakını yenemeyip aynaya baktığında, küçük bir çocuk gibi çığlık atmış. Yedi sekiz yaşlarında bir çocuk duruyormuş karşısında. Soluk yüzlü, incecik, dişleri dökük ve saçları dağınık bir çocuk.
- Aman Allah'ım!.. diye bağırmış. Bu benim çocukluğum. Cebimdeki sapan bile duruyor.
Adam, biraz sonra sendeleyerek duvara tutunmak zorunda kalmış. Bu sefer, 30-35 yaşlarındaki halleriyle annesi ve babası geçiyormuş geriden. Daha sonra da, nur yüzlü dedesi. Annesi, her gün defalarca yaptığı gibi, öpüvermiş onu yanağından. Babası ise, er zamanki şakacılığıyla, ensesine bir şaplak atmış yavrusunun.
Adam, kaçarcasına uzaklaşmış oradan. İhtiyarın yanına yığılmış ağlayarak.
Yaşlı adam:
- Gerçek aynalar böyledir evladım!.. demiş. Bu yüzden de ulaşılmaz onlara.
Adam, biraz olsun kendine geldiğinde, dükkandan atmak istemiş kendini. Fakat tam çıkacakken:
- Bedava aynalardan söz etmiştiniz, demiş. Onu da merak ettim.
İhtiyar adam:
- Ona hiçbakma evlat!. diye atılmış. Bu gün çok fazla yoruldun, kalbin dayanmaz.
- Mutlaka bakmalıyım!. diye ısrar etmiş adam. Gördüğüm şeylere artık alıştım.
Yaşlı adam, çaresiz kabul etmiş ve duvarlara asılanlardan farklı olarak, dükkanın döşemesi üzerine indirilen bir aynayı gösterip:
- İşte bu da geleceğin aynası!. demiş. Çerçevesi altından olup bedavadır. Ama onu hiç kimse almadı.
Adam:
- Geleceğin aynası ha!. demiş.Üstelik de altından ve bedava...
İhtiyar, hiç sesini çıkartmamış. Adam ise, emin adımlarla aynaya doğru ilerlemiş ve bakmak için yere eğildiğindei oracığa yığılıp kalıvermiş.
Yaşlı adam:
Geleceğin aynasında ne göreceğini tahmin etmen ve ona göre hazırlıklı olman gerekirdi evladım, demiş. Senin de gücün yetmedi demek ki...
İhtiyar adam, müşterisinin cansız vücudunu kucaklarken, onun ayndaki görüntüsüne bakmış.
Kuru bir iskelet görünüyormuş...