Cumartesi, Eylül 08, 2007

FORD MONDEO 1.6İ






Önemli bir toplantıya katıldığınızda herkesin içinde kendinize tanıdık bir yüz ararsınız sürekli. Çünkü bu tür toplantılarda ortamın yarı-resmi olmasından dolayı herkes bir miktar gergindir. Fakat arkadaş grubunuzu bulduğunuzda ise değmeyin keyfinize! Bazen böyle toplantılar öncesi ayaküstü sohbet ederken birden toplantıyı tertip eden şirketin yöneticilerinden biri size doğru yaklaşır ve siz çok fazla samimi olmanıza rağmen ceketinizin önünü ilikleme ihtiyacı duyarsınız. Bir süre sonra koyu bir sohbete dalacağınızı ve esprilerin havada uçuşacağını bilmenize rağmen tamamen doğal olarak bu tavrı sergilenirsiniz. Çünkü karşınızdaki insana içten bir saygı duyar ve aynı zamanda gıpta edersiniz. Aslında onun sizden böylesi bir saygı beklemediğini de bilirsiniz ama ilk tanışmanız ve daha sonraki ilişkileriniz sizi ister istemez bu çizgiye getirmiştir. Buradaki saygı; karşınızdakinin bilgi, görgü ve sosyal zekâsına olan hayranlığınızdan kaynaklanan tamamen içgüdüsel bir tavırdır. En nihayetinde karşınızdaki sohbetiyle, duruşuyla ve diğer insan ilişkileriyle sizden biridir ama aynı zamanda sizi sürekli daha iyiye, daha kaliteliye ve daha mükemmele çeken bir duruşu temsil eder.

İnsanlar ve otomobiller o kadar birbirine benziyor ki artık bu beni daha çılgın düşüncelere sevk ediyor. Sanki otomobiller onları tasarlayan ve üretiminin her aşamasında bulunan tüm insanların kişiliğinden ve karakterinden bir parça taşıyor. Ama özellikle stratejistler ve tepe yöneticileri bir otomobile kişilik katma hususunda herkesten daha fazla kafa patlatıyorlar. Onların çizdiği sınırlar bir otomobilin karakterinin yapı taşlarını oluşturuyor. Bu noktadan hareketle baktığımda bazı otomobillerin çok silik ve sıradan bazılarınınsa tamamen nev-i şahsına münhasır olduğunu görüyorum. Tabii bu öyle bir şey ki zaman zaman kişiliksiz olmakla eleştirdiğimiz modeller kendini geliştirip bambaşka bir halet-i ruhiye’ye bürünüyor. İşte Yeni Mondeo’da böyle bir otomobil. 90’lı yılların sonundan beri sürekli adı var olan ama bir türlü kendi gibi olamayan Mondeo nihayet kabuğunu kırmış görünüyor. Bu haliyle Mondeo insanda müthiş saygı uyandırıyor ve bu kesinlikle hak ettiği bir saygı. Yazımın başında bahsettiğim insanlar gibi Mondeo’ya da bambaşka bir ruh kazandırılmış, diğerlerinin arasından hemen sıyrılıyor. Tabii bunda Ford’un “Kinetik Dizayn” felsefesinin etkisi kesinlikle yadsınamaz. Eski tepeden bakan tavrından eser yok ama saygınlığı bir kat daha artmış. Her şeyden önemlisi de tamamen özgün bir karaktere bürünmüş.

Yeni Mondeo’yu yolda gördüğünüzde ilk anda bir şaşkınlık geçiriyorsunuz. Çünkü önden ve yandan bir sedan otomobille karşı karşıya olduğunuzu anlamanız çok kolay değil. Ancak yanınızdan şöyle bir geçip rüzgârıyla sizi savurduğunda anlayabiliyorsunuz onun bir sedan olduğunu. Aslında tasarımdaki bu ince ayrıntı bile başlı başına incelenmesi gereken bir vaka! Bu muhteşem tasarım daha otomobili ilk gördüğünüzde sizi vuruyor. Önde üst ızgara ve ters trapezoid formundaki alt ızgara ile büyük farlar Mondeo’nun saygın duruşuna işaret eden ilk unsurlar olarak göze çarpıyor. Çöldeki kumların rüzgârla şekil alarak kat kat çizgiler oluşturmasından esinlenen ve “Kinetik Dizayn” felsefesinin bir sonucu olan katlı çizgiler Mondeo’nun görünümünü müthiş sportif ve aynı zamanda dinamik hale getirmiş. Büyük sis farları ile daha da pekişen atletik yapı Mondeo’nun tasarımında ne kadar detaycı davranıldığının en büyük işareti. Kapı üzerindeki çıtalar ve alaşım jantlar Mondeo’nun prestijli duruşuna önemli katkıda bulunuyor. Arkadan yatık konumlandırılan cam sportif görünüme önemli katkıda bulunurken büyük arka lambalar ön taraftaki farlarla bütünsellik oluşturarak prestije vurgu yapıyor.

Yeni Mondeo’nun boyutları eski versiyona göre biraz daha büyümüş. Mondeo’nun boyu 113mm uzayarak 4844mm’ye, genişliği 74mm uzayarak 1886mm’ye, yüksekliği 71mm uzayarak 1550mm’ye uzarken dingil mesafesi de 99mm artarak 2850mm’ye çıkmış. Tüm bunların sonucunda Mondeo’nun hem ön hem de arkasında geniş bir oturma alanına sağlanmış. Mondeo’nun iç tasarımı da tek kelimeyle eşsiz, sanki evinizde gibisiniz. Sürücü koltuğuna oturduğunuz anda otomobil hareket etmese bile kendinizi koltuğa yapışmış gibi hissediliyorsunuz. İnsanı saran koltuk yapısının yanı sıra kaliteli koltuk döşemeleri de konforu bir hayli arttırıyor. Görüş açıları tamamen sorunsuz olan Mondeo’nun gösterge paneli ve diğer kumanda düğmeleri ile orta konsolun konumu işlevsellik göz önünde bulundurularak tasarlanmış. İçeride şık ama abartısız tasarım dışarısı ile tamamen uyumlu. Direksiyon üzerindeki kumandalar sayesinde gözünüzü yoldan ayırmanıza gerek kalmıyor, ayrıca bu kumandaların tasarımı da çok şık. Tüm hareketleri gösterge panelinin tam ortasındaki dijital ekranda izleyebiliyorsunuz. Akıllı anahtar sistemi sayesinde siz otomobilin yanında ayrılmadığınız sürece kapılar kilitlenmiyor. Ayrıca start-stop düğmesi sayesinde anahtara gerek kalmadan otomobili çalıştırabiliyorsunuz ama bazı markalardakinden farklı olarak elinizi düğmenin üzerinde biraz daha uzun tutmanız gerekiyor.

Yeni Mondeo’ da 1.6lt 125HP Ti-VCT benzinli motorun yanı sıra 2.0lt 140HP TDCi ve 130HP TDCi dizel motorlar da bulunuyor. Test ettiğimiz 1.6lt benizli motor vergi avantajı sebebiyle tercih edilmiş. Tabii bu motor ürettiği 125HP güç ve 160Nm tork ile eski nesil 2.0 motorlardan bile daha güçlü. Otomobilin ağırlığı 1449kg olmasına rağmen 1.6lt motor bu kasayı rahatlıkla taşıyor. Özellikle yüksek devirlerde bu gücü hissetmeye başlıyorsunuz. Tabii bu motor ve bu kasanın bileşiminden çok düşük bir yakıt tüketimi beklememeli.100km’de 7,4 litre yakıt tüketen 1.6lt motor bu kasaya göre normal sayılabilir. 0-100km hızlanmasını 12sn civarında tamamlayan Mondeo 100-0km fren mesafesini de 40m civarında tamamlıyor. Yine otomobilin boyutları dikkate alındığında bu değerler makul sayılabilir.
Yeni Mondeo ile sürüş çok keyifli, sanki rallideymiş gibi bir his veriyor insana. Bunu koltuğa oturup kaza basmadan direksiyonu tuttuğunuz anda anlıyorsunuz. Çünkü otomobilin sınıfına ve boyutlarına baktığınızda ve hatta ilk anda 1.6lt motoru duyduğunuzda hantal bir otomobil bekliyorsunuz ama hiç de öyle olmadığını hemen anlıyorsunuz! Hem düz yollarda hem de viraj da sanki kompakt bir alt sınıf otomobildeymişsiniz gibi yola adeta yapışan bir otomobille karşılaşıyorsunuz. Süspansiyonlar güvenli yol tutuşuna önemli katkı sağlasa da bu kadar sert olmasa daha iyi olurdu diye düşünüyoruz. Mondeo ile yolda ilerken canımızı en fazla sıkan ve anlam vermediğiniz şey ise mekanik tıkırtılar oldu!
Son söz olarak diyebiliriz ki Mondeo artık eskisi gibi değil, hem daha saygın hem de daha dinamik. Rakipleri yeni Mondeo’yu gördükten sonra yeni model hazırlıklarını hızlandırmış olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder